Romeo ve Juliet, William Shakespeare, 1597
İngiltere’nin ulusal şairi ve Avon’un Ozanı olarak bilinen William Shakespeare, ayrıca dünya edebiyatının en büyük oyun yazarı olarak da anılır. En bilinen trajedi eseri ise, Romeo ve Juliet oyunudur. İki düşman aile olan Capulet ve Montague ailelerinin çocukları birbirlerine aşık olur. Bundan sonra birçok trajik olay yaşanır.
Juliet rahip ile birlikte bir plan yapar, uyku ilacı içer ve herkes onun öldüğünü düşünür. Rahip bu durumu bir mektuba yazar ancak mektup Romeo’ya ulaşmaz. Romeo, Juliet’in öldüğünü zannederek bir zehir satın alır. Juliet’in yanına gidip bu zehiri içerek kendini öldürür. Juliet, Romeo’yu ölü görünce kendini hançerler. Romeo ve Juliet bu imkansız aşkın bedelini canlarıyla öderler.
Moll Flanders, Daniel Defoe, 1722
İngiliz yazar ve gazeteci Daniel Defoe tarafından yazılan Moll Flanders, İngiliz edebiyatının en önemli klasiklerindendir. Krala karşı isyana karışan Defoe, yaşadığı dönemi oldukça eleştirirdi. Özellikle sıradan hayatın içinden bir karakterlerin yer aldığı Moll Flanders romanında da bunu açıkça görürüz.
Moll Flanders, zindanda doğmuş, on iki yıl fahişelik ve on iki yıl hırsızlık yaparak hayatını kazanmıştır. Başından beş evlilik geçmiştir ve maceraları İngiltere’den Amerika’ya kadar uzanmıştır. Moll Flanders’in yazıldığı o dönem için karakterin hayat tarzı oldukça tartışmalıdır. Moll Flanders, bir kadının derinlemesine sunulan portresiyle İngiliz edebiyatının en ilgi çekici kadın kahramanlarından biri olarak hafızalarımıza yer etmiştir.
Aşk ve Gurur, Jane Austen, 1813
Jane Austen tarafından yazılan Aşk ve Gurur romanı, İngiliz edebiyatının en önemli başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Aşk ve Gurur birçok dile çevrilmiştir ve dizi, film uyarlamaları da günümüzde devam etmektedir. Birçok eserinde olduğu gibi Aşk ve Gurur eserinde de başkahraman bir kadındır. Austen, romantizm akımının etkisinde bu eseri yazmıştır.
Jane Austen, aşk ve gurur gibi iki kavramın herkesin hayatında var olduğunu bize sıradan bir hayatın romanını yazarak göstermiştir. Elizabeth, soylu olmayan bir ailenin kızıdır. Sevecen, eğlenceli ve oldukça zeki bir karakterdir. Gerçek aşkı arıyordur. Fakat diğer karakterimiz olan Darcy, tam tersine aksi, kibirli, zengin ve soylu biri olarak görünür bize. Zaman geçtikçe Elizabeth ve Darcy birbirlerine âşık olurlar. Aynı zamanda bu aşka engel olan gururları vardır.
Romanın sevilmesini sağlayan asıl şey ise, bu iki zıt karakterin birbirlerine aşık olması ve gururlarını yenmeleridir. Roman mutlu sonla biter. Konunun işleniş biçimi Aşk ve Gurur’u dünya edebiyatındaki tahtını sağlamlaştırmıştır.
Frankenstein, Mary Shelley, 1818
Frankenstein, korku/gotik ve fantastik edebiyatın öncüsü olarak kabul edilen Mary Shelley tarafından yazılmıştır. Shelley’in bu romanında Locke ve Hobbes gibi düşünürlerin etkileri görülmektedir. Hem annesi hem de babası dönemin ünlü yazarlarından olan Mary Shelley’in eşi de ünlü romantik şair Percy Shelley idi.
Frankenstein, bir tıp öğrencisidir. Ölümsüzlüğü bulabilmek için ceset parçalarını alıp çeşitli deneyler yapar ve böylelikle bir canavar yaratır. Yalnızlıktan sıkılan canavar, bir de dişi ister yanına. Bunu istemeye istemeye yapan Frankenstein, sonra bu dişiyi yok eder. Bundan sonra canavarın intikam savaşı başlar. Roman, kötülüğün doğasına ve ruhun saflığına kadar birçok evrensel konuyu gözler önüne serer.
Uğultulu Tepeler, Emily Bronte, 1847
Uğultulu Tepeler, Bronte kardeşlerden biri olan Emily Bronte tarafından yazılmıştır. Emily Bronte’nin kaleme aldığı tek eser olan Uğultulu Tepeler, İngiliz edebiyatının klasikleri arasına girmeyi başarmıştır. Bu önemli eser, ihtiras dolu bir aşkı anlatmaktadır.
Bronte, İngiltere yaşayan Earnshaw ailesinin kızı Catherine ve ailenin evlatlığı Heathcliff arasındaki sancılı aşkı bizlere anlatır. Fakat bu aşk ne yazık ki bitmeyen bir nefrete dönüşür. Bundan sonra olaylar, sevgi, aşk ve intikam alma çevresinde döner. Her şeye rağmen, Catherine ve Heathcliff arasındaki bağlılık okuyucunun gözünden kaçmaz. Aşk hikayeleri sevenler için bir solukta okunabilecek bir eserdir.
Jane Eyre, Charlotte Bronte, 1847
İngiliz edebiyatı klasikleri arasında yer eden eserleriyle tanınmış olan Bronte kardeşlerden Charlotte Bronte tarafından yazılan Jane Eyre, Viktorya döneminin en önemli eserlerinden biridir.
Feminizm ve romantizm akımlarının etkisiyle yazılan Jane Eyre, Viktorya döneminin kadına bakışını ve iki farklı sınıftan insanın aşk hayatını gözler önüne serer. Küçük yaşta öksüz kalan Jane Eyre, kocasının vasiyeti üzerine kendisini hiçbir zaman sevmeyen yengesinin yanına gider. Jane oldukça zor bir yaşam sürmektedir. Daha sonra katı kurallarla yönetilen bir yatılı okula gönderildiğinde, bu kez hayatın başka zorluklarıyla yüzleşmek zorunda kalır. Bu yatılı okul hayatını, Charlotte Bronte’nin öğretmenlik yaptığı okul hayatıyla özdeşleştirmemiz mümkündür. Jane Eyre de tıpkı Bronte gibi mürebbiyelik yapar. Mürebbiyelik yaptığı evin soylu beyine aşık olur. Jane, roman boyunca toplumun normlarını reddeder.
Büyük Umutlar, Charles Dickens, 1861
Büyük Umutlar, Viktorya çağının en önemli eserlerinden biridir. Tam adıyla Charles John Huffam Dickens tarafından, realizm akımının etkisinde yazılmıştır. Bu akımın etkisiyle, Dickens hayatın içinden olayları ve sıradan insanları ele almıştır.
Büyük Umutlar romanında Dickens, Viktorya döneminin tüm gerçeklerini gözler önün serer ve sınıf ayrımına vurgu yapmıştır. Ana konusu; aşk olmakla birlikte Dickens Büyük Umutlarda sevgi, hayal kırıklığı, bir suçlunun toplum dışına itilmişliğinin psikolojisi, iki yüzlülük, şefkat gibi duyguları ve burjuvaziyi de çeşitli karakterlerle etkileyici bir şekilde ele almıştır.
Hem yoksul hem de yetim olan ana karakterimiz Pip, kötü kalpli ve iyi yürekli eniştesiyle taşrada yaşar. Pip için olaylar, mezarlıkta yardım ettiği bir mahkumla başlar ve gönderildiği evde Estella’ya aşık olmasıyla devam eder. Fakat parasızlık yüzünden Pip, Estella tarafından kabul görmez. Roman daha sonra Pip’in Londra’ya gitmesiyle devam eder. Doruk noktası ise yardım ettiği mahkum tarafından miras kalmasıdır, çünkü Pip parayla birlikte oldukça değişir ve gerçeklerle yüzleşir.
Middlemarch, George Eliot, 1874
Middlemarch, asıl adı Mary Anne olan fakat bizim George Eliot olarak bildiğimiz İngiliz yazar tarafında yazılmıştır. Viktorya çağı edebiyatı denilince aklımıza ilk gelen ünlü yazarlardan biridir. Kadınların yazar olarak pek önem görmediği bir çağda erkek mahlası kullanıp daha rahat bir yazarlık hayatı sürdürmüştür.
Middlemarch, gündelik hayattan birçok farklı karakteri barındıran; özellikle Viktorya çağının kadınların sorunlarını, sıkıntılı evliliklerini, hayal kırıklıklarını, aldatılmayı ve idealizm kavramlarının tek tek vücut bulduğu bir romandır. Sıkıntılı evliliği olan Dorothea, genç doktor Lydgate ve Fred romanın en dikkat çeken karakterlerindendir.
Deniz Feneri, Virginia Woolf, 1927
Deniz Feneri, İngiliz edebiyatında Viktorya çağının en önemli feminist yazarı olan Virginia Woolf tarafından kaleme alınmıştır. Woolf’un bu eserinde modernizm ve feminizm akımını görmemiz mümkündür.
Roman, Woolf’un hayatından izler taşır. Özellikle Mr. ve Mrs. Ramsay karakterlerinin, Woolf’un anne ve babasını temsil ettiğini görürüz. Deniz Feneri’nin tamamında, bilinç akışı tekniği kullanılarak hikayeden çok karakterlerin iç dünyası, ruh tahlilleri, mekan ve zaman tasvirlerine yer verilmiştir. Kadın ve erkek çatışmaları, aile hayatının gerilimleri, ideal bir kadın olma, eş olma konularını işlemiştir. Mrs. Ramsey, roman boyunca geleneksel kadın figürüdür. Aklında sadece evlilik ve kocasına hizmet etmek vardır. Mrs. Ramsey karakterinin tam zıttı olan Lily, Woolf’un romanda geleneksel dünyaya bir başkaldırısı olarak görülür.
Hayvan Çiftliği, George Orwell, 1945
Hayvan Çiftliği, asıl adı Eric Arthur Blair olan fakat bizim George Orwell olarak tanıdığımız yazar tarafından kaleme alınmıştır. Orwell, 20. yüzyılın öncü isimlerindendir. Yaşadığı dönemi ve toplumsal adaletsizleri eleştirmiştir. Bu eleştiriyi, Hayvan Çiftliği eserinde de açıkça görürüz. Orwell’in bu eserde Stalin’i eleştirdiği söylenir. Fabl tarzında kaleme alınmıştır.
Hayvan Çiftliği kesilmekten, kırkılmaktan, sağılmaktan ve dövülmekten bıkarak zalim sahiplerine karşı ayaklanan Manor Çiftliği hayvanlarının hikâyesini konu alır. Bütün hayvanlar birlik olup isyan eder ve insanları çiftlikten kovarlar. Fakat zaman geçtikçe domuzlar yönetimi ele geçirir. Kitap, ‘Bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir’, cümlesiyle aklımıza kazınmıştır.