29 Mart 2024

Aristo’nun Büyük Yorumcusu İbn Rüşd ‘Averroes’

Nazan Avcı

~12dk

Kısaca İbn Rüşd

1126 senesinde Kurtuba’da dünyaya gelip 1198’de vefat eden Endülüslü meşhur filozof Ebu’l Velid Muhammed Ahmed Rüşd’ün etkileri bütün 13. yüzyıl Avrupa’sına geniş ölçüde damgasını vurmuştur.

İbn Rüşd, devrin ve bölgenin geleneğine uygun olarak öğrenim hayatının ilk adımı olan okuma, yazma ve dil bilgisi ile temel dinî bilgileri babasından öğrenmiştir. Hukuktan tıbba, matematikten felsefeye uzanan farklı alanlarda dönemin önde gelen bilginlerinden ders alan İbn Rüşd’ün ünlü hekim İbn Zühr ile olan yakın dostluğu, kendisinin tıp alanındaki başarılarında önemli rol oynamıştır.

Aristoteles’in eserlerini, onun doktrinine bağlı kalarak şerh ettiği için İslâm âleminde “eş-şârih”, Lâtin dünyasında “commentator” olarak tanınan İbn Rüşd, Endülüs’teki Yahudilerce Aben Roşd, İspanyollar arasında Aven Roşd, Latince’de ise Averroes veya Averroys olarak anılmıştır.

ibn rüşd

“Averroes che’l gran comento feo”

İbn Rüşd, İslam dünyasının en büyük âlimlerinden biridir. Aileden gelen kadılık geleneğine uygun bir şekilde kendisi de bu görevi devam ettirmiştir. Aynı zamanda felsefî araştırmaların merkezi olmakla ünlenen Kurtuba’da felsefe ile ilgili çalışmalara yönelerek, bu sahada da büyük katkılarda bulunmuştur.

Doğu ve Batı dünyası arasında bir köprü görevi görmüş, kendinden önceki birikimi değerlendirip, orijinal katkısını ekleyerek Batı dünyasını uzun süre etkileyebilmiştir. Her ne kadar Dante’nin “Averroes che’l gran comento feo” (Büyük Yorumcu (Şârih) İbn Rüşd) ifadesinde belirttiği gibi, İbn Rüşd’ün Batı’da öne çıkan özelliği Aristo şârihliği olsa da o, din ve felsefe ilişkileri konusunda da önemli katkılarda bulunmuş, İslam felsefesinin Batı’daki en büyük temsilcisi olmuştur.  İbn Rüşd’ün felsefesinin Avrupa’da tanınması ve yayılması, burada gelişen Rönesans hareketine öncülük etmiştir.

Felsefe ve Din

İbn Rüşd, teoloji ve genelde tasavvufla karıştırılan İslam felsefesini eleştirmiş ve felsefi düşünceyi dinden bağımsız bir alan olarak kabul etmiştir. Ona göre, din ile felsefe arasında fark olmakla birlikte herhangi bir çelişki de bulunmaz. “Felsefe, dinin yoldaşı” olması bakımından “hakikatin hakikate ters düşmediği, aksine onu desteklediği” bir birlikteliğe işaret eder.

Bununla birlikte İbn Rüşd, bu iki alanın kaynaşmasını, yani dinin felsefeye ve felsefenin de dine dönüştürülmesini kesin bir dille yadsıyarak amacını, hakikatin keşfi olarak tanımlar. Ona göre, hakikat, ancak felsefi düşüncenin form ve yöntemi aracılığıyla açığa çıkmaktaydı. İbn Rüşd’ün bu düşüncesi, onu İmam Gazali’nin eleştirileriyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu düşünce tarzından hareketle İbn Rüşd de kendi felsefesini İslami düşünce ve yorumlama geleneğine aykırı gören İmam Gazâlî’yi eleştirmiş, bu iki büyük şahsiyet arasındaki tartışma, sonraki yüzyıllar boyunca İslam düşünce geleneğinde derin izler bırakmıştır.

Din ile felsefeyi aynı kaynaktan beslenen iki ayrı bilgi türü olarak gören İbn Rüşd, bunu “süt kardeş” benzetmesiyle temellendirmeye çalışır: Gerek vahiy mahsulü olan dinin ve gerekse insan aklının ürünü olan felsefenin temelinde yatan ve ontik düzende geçerli olan sebep-sebepli ilişkisini sağlayan “özyapı”ların kaynağı, ilâhî ilim ve hikmettir. İşte bu kaynaktan beslenen din ile felsefe iç içedir ve “hakikat hakikate ters düşmez, aksine birbirini destekler”.

Aristoteles

İbn Rüşd’ün bir filozof olarak önemi, en temelde onun Aristoteles felsefesinin bir hayranı olarak Aristoteles’in yapıtlarını yorumlamasında yatar. Ona göre; “Aristoteles, hakikati yetkinleştiren kişidir”. Bu nedenle bilgi kuramı, özellikle psikoloji ve akıl kuramı, İbn Rüşd’ün felsefi düşüncesinin en önemli başarıları olarak kabul edilebilir.

İbn Rüşd’ün tamamen Aristotelesçi olan bilgi kuramına göre, insanın duyuları ve algıları karşısında, onları harekete geçiren ve etkileyen bir dış gerçeklik dünyası vardır. Bu bağlamda insan, bilgiye en temelde iki yoldan ulaşır. Bunlardan birisi tümevarım, diğeri ise kanıtlamadır. Ona göre, kanıtlamada akıl, tümelden/küllî olandan yola çıkarak hareket ederken tümevarım, daha çok ayrıntılara, yani tekillere ilişkindir ve aklın hareketi burada tekil/cüzî olanlardan yola çıkarak gerçekleşir. İnsan, duyularıyla algılar ve aklını kullanarak eşyanın özüne ulaşır.

İbn Rüşd için, Aristoteles’te de olduğu gibi, tümelin bilgisi, tekilin bilgisinden daha üstündür; ayrıca Aristoteles’in özellikle “Ruh Üzerine” adlı kitabı bağlamında gündeme gelen aklın türleri sorunu da onun felsefesinde özel bir yere sahiptir. Buna göre, maddi/edilgen akıl ile faal/fail/etkin akıl arasındaki ilişkinin doğası ve açıklanması önem arz etmektedir, çünkü İbn Rüşd için insanı öteki canlılardan ayırıp farklılaştıran temel, onun akıl gücüdür ve akıl, “var olanlar arasındaki düzen ve bağlantıyı düşünüp kavramaktan öte bir şey değildir”.

Eserleri

İbn Rüşd hayatı boyunca pek çok eserler vermiştir. Eserlerini zorunlu bilgiler (ed-Darûrî), kısa bilgiler (el-Muhtasar), makaleler (el-Makâlât), özet bilgiler (el-Cevâmî), açıklamalar (et-Telhîs-orta şerhler), yorumlar (eş-Şerh, et-Tefsîr-büyük şerhler) başlıkları altında toplamış, bu eserlerde mantık, usûlu’l-fıkıh, psikoloji, astronomi, fizik, metafizik, ahlak, siyaset, tıp gibi geniş bir çerçeveye uzanan çeşitli ilim dallarında görüşlerini ortaya koymuştur.

Mantık alanında 46, tıp alanında 23, tabiat bilimlerinde 22, metafizikte 15, din bilimlerinde 10, astronomide 5, politika ve ahlak ile ilgili birer adet olmak üzere toplam 125 eserin sahibidir. Aristo’nun eserlerine yazdığı 38 şerhten 28 tanesinin Arapça orijinali bugüne ulaşabilmiştir.

Etkilendiği Eserler

Aristo’nun eserleri dışında Platon’un Devlet, Kanunlar, Timaeus, Phaidon diyaloglarına atıflar yapmış, Porphyrius’un İsâgûcî’sine iki şerh yazmış, pek çok Helenistik dönem sarihlerinin eserlerini de şerh etmiştir.

Çalışmaları, Orta Çağ’da hâkim olan kâinat modelinin izahına yönelik olarak Platon, Aristo ve Batlamyus astronomisi, Galenus tıbbının açıklanması ve yorumlanması çerçevesinde olmuştur. Bu birikim ile İslam bilim ve düşüncesinin uzlaşımı noktasında yoğunlaşmıştır. Bütün bu eserlerde geliştirdiği özgün düşünce tarzı ve farklı yaklaşımı ile klasik İslam düşüncesinin son ve en büyük temsilcilerinden birisi olmuştur.

Etkiledikleri

İbn Rüşd’ün yapıtları, özellikle Orta Çağ Avrupası’nda, Latince ve İbranice ’ye yapılan çevirileri aracılığıyla İslam dünyasından daha etkili olmuştur. Öyle ki Rüşd’ün düşüncesi kimilerince Rönesans’ın başlangıcı olarak görülmüştür. İbn Rüşd, Skolastik düşünürler tarafından Aristoteles’in en önemli yorumcusu olarak biliniyordu.

Avrupa’daki etkisi, Raffaello gibi büyük bir ressamın ünlü “Atina Okulu” freskinde onu diğer büyük kişiliklerle resmetmesine ya da Dante’nin “İlahi Komedya”sında ona atıfta bulunmasına neden olacak denli büyüktü. Öyle ki; etkisine ve büyüklüğüne istinaden İbn Rüşd’ün adı, 8318 İbn Rüşt olarak bir asteroite de verilmiştir.  İbn Rüşd, literatürde İslam filozoflarının sonuncusu olarak değerlendirilmektedir.

Kadının Toplumdaki Yerine İlişkin Düşünceleri

İbni Rüşd toplumdan soyutlanarak yaşanan bir hayatın özellikle bilim ve sanatlar açısından verimli olmayacağım düşünür. Çünkü bu alanda başarı ve verimlilikte, daha önceki birikimlerin büyük katkısı vardır ve yalnız yaşayan kişi bu birikimden yeterince yararlanamaz.

Ayrıca her birey, bütün toplumun mutluluğundan payını almalıdır. İbni Rüşd, muhtemelen Platon’un etkisinde kalarak, erkekler gibi kadınların da toplum ve devlet hizmetlerinde görev almaları gerektiğini düşünür; tam bir iyi niyetle, kadının, maddesel ve zihinsel birikimlerin hem kazanılması hem de korunması çabalarına katılması gerektiğini, oysa dönemindeki yoksulluk ve kötülüklerin bir nedeninin de kadının bir evcil hayvan veya bir tür zevk aracı gibi değerlendirilmesi olduğunu düşünür.

İbn Rüşd’e Yapılan Atıflar

Orta Çağ’ın Avrupalı skolastiklerinin kendisine gösterdikleri saygıdan ötürü Dante, İbn Rüşd’ü İlahi Komedya’da diğer büyük pagan filozoflarla beraber “iltifatın üne borçlu olunduğu” Limbo’da göstermiştir.

İbn Rüşd, James Joyce’un Ulysess adlı eserindeve Jorge Luis Borges’un Averroes’in Arayışı eserinde de anılır.

Umberto Eco’nun Gülün Adı romanında İbni Rüşd’e birçok yerde atıf vardır ve Aristo’ya getirdiği yorumlar ve çıkarımlar referans olarak gösterilir.

Victor Hugo, Notre Dame’ın Kamburu adlı eserinde, bilimle hukukun kaynaklarına değinidiği bir bölümde, İbn Rüşd’ü referans verir. Eserde, ünlü bilim insanı Avrupa’da bilinen Avveroes ismiyle yer alır.

Kapak Görseli

Bu içeriği beğendiniz mi? Bunun gibi daha fazla içerik üretebilmemiz için bize Patreon´da destek olun. 🙂
10layn.com Patreon button
Nazan Avcı

Nazan Avcı

Tüm yazıları

E-bültenimize kaydolun.