Bilge, düşünür, konuşmacı ve yazar Jiddu Krishnamurti, 1895 ile 1986 yılları arasında yaşadı.
1909 yılında Teozof Charles Webster Leadbeater tarafından keşfedilen Krishnamurti, 13 yaşındayken Theosophical Society (Teozofi Derneği) tarafından dünya öğretmeni olarak nitelendirildi.
‘Hayatın tümünü anlamalısın, yalnızca küçük bir bölümünü değil. İşte bu yüzden okumalı, gökyüzüne bakmalı, şarkı söylemeli, dans etmeli, şiirler yazmalı, acı çekmeli ve anlayışlı olmalısın. İşte, bunların tümü hayattır.’
Brahman bir ailede yetişen, ancak konuşmaları ve yazıları herhangi bir dinle bağlantılı olmayan Krishnamurti, tüm dünyada geniş bir kitleye ulaştı.
Mesih ilan edildiğinde kabul etmedi, müritler toplamadı. Tam tersi, çevresinde bir araya gelen toplulukları kendisi dağıttı. Diğer bireylerle, her zaman bir birey olarak konuştu.
Toplumsal lider, mistik öğretmen, guru ya da dini lider olarak kabul edilen pek çok kişinin aksine, kendisini bir otorite figürü olarak konumlandırmadı.
İnsanları korkutma yolunu seçmedi, onlardan kendisine sadık olmalarını istemedi.
Duruşu ve söylemleriyle; 1960 öğrenci hareketlerini, felsefecileri, çiçek çocukları, kuantum fizikçilerini; Aldous Huxley, Halil Cibran ve Charlie Chaplin gibi farklı alanlarda çalışan pek çok ismi etkiledi.
‘Benim tek isteğim insanların mutlak ve koşulsuz bir özgürlüğe ulaşmalarına yardımcı olmaktır.’
1911 yılında, Doğu Yıldızı Örgütü’nü kuran Theosophical Society, örgütün başına Krishnamurti’yi getirdi ve bunun ardından düşünür, hem çocuklara hem de yetişkinlere dersler vermeye ve yurtdışında konuşmalar yapmaya başladı.
Aynı yıl, Ustanın Dizinin Dibinde isimli ilk kitabını yayımlandı.
Dinleri aşan öğretileri ile 20. yüzyıla damga vuran Krishnamurti, insan zihninin işleyişini analiz etti, günlük yaşamı inceledi ve çağdaş dünyanın sorunlarıyla yüzleşmeyi seçti.
‘Özgür bir insan kendini belli bir ülkeye, sınıfa ya da düşünce biçimine ait hissetmez asla. Özgürlük, dosdoğru her seviyede özgürlük demektir.’
1924 yılında, Baron van Pallandt, Ommen’deki şatosunu Krishnamurti’ye hediye etti. Düşünür burada sayısız konuşma yaptı. Bu dönemde ABD’de de konuşmalar yapıyordu.
Ancak zamanla içinde bulunduğu örgütten uzaklaşmaya başladı. Söylemlerinde değişiklikler göze çarpıyordu. Tanrıların isimlerini anmayı bırakmış ve bir ‘sevgili’den söz etmeye başlamıştı. Onu eğiten, yetiştiren örgütteki insanların istediklerinin ve beklediklerinin dışında söylemler geliştiriyordu.
Sonunda, örgüt tarafından başkaldırmış sayıldı.
1929 yılında, örgüt tarafından kendisine atfedilen ‘kurtarıcı’ sıfatını yadsıdı ve radyoda da yayınlanan, en ünlü konuşmalarından biriyle örgütü dağıttığını açıkladı. Toplanan paraları ve hediye edilen arazileri iade etti.
‘Sizi hiç kimse tuzağınızdan çekip çıkaramaz. Hiçbir guru, hiçbir ilaç, hiçbir mantra. Hiç kimse. Ben dahil hiç kimse.
Bütün yapmanız gereken başlangıcından sonuna kadar farkında olmak ve arada dikkati yitirmemek. Farkındalığın bu yeni niteliği dikkattir. Bu dikkatin içinde, ben tarafından çekilmiş hiçbir sınır yoktur. Bu dikkat, erdemin en yüce biçimidir. Bu yüzden aşktır. Bu, en yüksek derecedeki zekadır.’
Örgütü dağıtmasının ardından dünyanın dört bir yanında konuşmalar yaparak hayatını devam ettirdi.
Dinlerden, geleneklerden ve düşünce akımlarından söz etmiyordu. Ders vermiyordu. Dinleyenleri kendilerini sorgulamaya, körü körüne hiçbir inanca ya da felsefeye inanmamaya, kalplerini dinlemeye ve kendi hakikatlerini bulmaya yönlendiriyordu.
‘Kalbinizde sevgiye yer açmış olsaydınız her şeyi olanlara saygı gösterdiğiniz gibi, hiçbir şeyi olmayanlara da saygı gösterirdiniz; ne varlıklı kimselerden çekinir ne de yoksulları hakir görürdünüz. Çıkar kazanma umuduyla saygı göstermek, korkunun ürünüdür. Oysa sevgide korku yoktur.’
İnsanları koşullanmalardan, sınıflandırmalardan, kalıplardan, dogmalardan ve geleneklerden sıyrılarak dönüşüm yaşamaya davet ediyordu.
Bunu bir yöntemle değil, kendi sorgulamalarıyla yapmaları gerektiğini savunuyordu.
Kendisi de dahil olmak üzere hiçbir otoriteyi kabul etmemelerini; doğruya ve hakikate ancak özgür olduklarında ulaşabileceklerini ifade ediyordu.
‘Dün size bir şey söylemiş bir arkadaşınız vardır, sövgü ya da övgü dolu sözler söylemiştir. Siz o anıyı aklınızda tutarsınız ve bugün arkadaşınızı o anıyla karşılarsınız. Arkadaşınızla gerçekten karşılaşmazsınız; hep araya giren dünün belleği sizinle birliktedir; dolayısıyla kendimizi ve edimlerimizi bellekle çepeçevre sararız, bu nedenle yenilik ve tazelik yoktur. Belleğin yaşamı usandırıcı, köreltici ve boş bir duruma getirmesinin nedeni budur.’
Krishnamurti’nin önerdiği bakış açısıyla; korkusuzca ve özgürce yaşamı anlayabilecek bireyler yetiştirme amacıyla ABD de dahil olmak üzere çeşitli ülkelerde okullar açıldı.
‘Bir makine gibi yaşamaktan öteye geçemiyorsanız eğitimli olmanın, okuma-yazma öğrenmenin ne anlamı var ki? Ama işte, anne babanızın istediği bu; dünyanın istediği de bu. Dünya sizin düşünmenizi istemiyor, keşfetme özgürlüğüne sahip olmanızı istemiyor, çünkü o zaman siz tehlikeli bir yurttaş olursunuz ve yerleşik düzene uyum sağlayamazsınız.’
Ardında çok sayıda konuşma kaydı, kitap, televizyon programı, mektup ve radyo söyleşileri bırakan Krishnamurti, ölmeden önce, ‘ben sıradan bir insanım, beni sıradan bir biçimde uğurlayın’ dedi. Bedeni yakıldı, mezarının üzerine tapınak dikilmemesi için külleri sevdiği çeşitli yerlere serpildi.
‘Bizler giderek, tıpkı aynı kalıptan çıkmış gibi, başlıca amacı güvence edinmek, önemli bir şahsiyet haline gelmek ya da olabildiğince az düşünerek iyi vakit geçirmek olan bir insan türüne dönüşüyoruz. Klasik eğitim bağımsız düşünceyi aşırı derecede zorlaştırıyor. Konformist olmak sıradanlığa yol açıyor.’
Krishnamurti’nin öğretisi, ‘hakikat ülkesinin yolu yoktur’ sözüyle özetlenebilir.
‘Hakikat, yolu olmayan bir ülkedir. İnsanlar oraya herhangi bir organizasyon, inanç sistemi, dogma, rahip, ritüel, felsefe sistemi veya psikolojik teknikle ulaşamazlar. İnsanlar onu ilişkilerinin sayesinde, gözlem yaparak ve kendi zihninin bütününü görerek bulmak durumundadır; entelektüel analizler, tahliller yaparak değil. İnsanlar dini, politik ve şahsi güvenlikleri uğruna imgeler yarattı. Bunlar semboller, fikirler, inançlar olarak tezahür ediyor. Tüm bunların ağır yükü insanların düşüncesine, ilişkilerine ve günlük hayatına egemen oluyor. İşte bu, tüm ilişkilerimizde bizi birbirimizden ayırıyor ve problemlerimizin sebebi oluyor.’
Bireysel, dingin bir farkındalıkla ve tüm yaşamla bütünleşerek yaşanması halinde hakikat kendiliğinden gelir.
‘Eğitimli oldunuz, mastır veya doktora sınavlarını geçtiniz, sırf para kazanmak zorunda olduğunuz için hoşlanmadığınız bir işe girdiniz; evlendiniz, çocuk yaptınız ve hayatınızın geri kalanını bu şekilde geçireceksiniz. Sefil, mutsuz, huysuz olacaksınız; daha fazla bebek, daha fazla açlık, daha fazla sefalet dışında sizi geleceğe bağlayan bir şey olmayacak. Eğitimin amacının bu olduğunu söyleyebilir misiniz?’
BONUS
Krishnamurti’nin Türkçeye Çevrilen Eserleri
- Zihin ve Düşünce Üzerine
- Öğrenme ve Bilgi Üzerine
- Özgürlük Üzerine
- Yaşamak ve Ölmek Üzerine
- İlişki Üzerine
- Korku Üzerine
- Tanrı Üzerine
- Doğa ve Çevre Üzerine
- Çatışma Üzerine
- Sevgi ve Yalnızlık Üzerine
- Doğru Meslek Üzerine
- Hakikat Üzerine
- Eğitim Üzerine
- İç Özgürlük
- Zamanın Sonu
- Farklı Bir Yaşam
- Meditasyonlar
- Sen Dünyasın
- İçsel Devrim
- Bilinenden Kurtulmak
- Bunları Düşün
- İlk ve Son Özgürlük
Not: Kapak görseli buradan alınmıştır.