Karanlık arka planın, titiz kurgunun, azalmayan ritmin ve şaşırtıcı sonların yönetmeni David Fincher, 90’ların en başarılı yönetmenlerinden biri kabul ediliyor.
Sekiz yaşından itibaren babasının 8 mm kamerasıyla filmler çekmeye başlayan Fincher, lise yıllarında okulda sergilenen bazı tiyatro oyunlarının set ve ışıklarını tasarlamış aynı zamanda yönetmenliğini yapmıştır.

Fincher’ın hayatına yön veren karşılaşmalardan biri, belki de çocukken komşularının Star Wars’un ve Indiana Jones’un yaratıcısı George Lucas olmasıydı.
80’li yıllarda Korty Films’de prodüksiyon asistanı olarak çalışan David Fincher, ardından Lucas’ın sahibi olduğu Industrial Light and Magic (ILM) şirketinde kamera asistanı olarak işe başlamıştır.
Star Wars: Episode IV Return of the Jedi ve Indiana Jones and the Temple of Doom filmlerinde görev alan Fincher, Amerikan Kanser Vakfı’na reklam filmi çekmek ILM’den ayrılmıştır.

Kamu spotu türünde çektiği filmlerin ardından1985 yılında müzisyen ve aktör Rick Springfield’in yaşamını anlatan The Beat of the Live Drum isimli bir belgeselin yönetmenliğini üstlenmiştir.
Belgeselin ardından ünlü yönetmen; Coca Cola, Nike, Apple, Sony, Adidas, Calvin Klein ve Levi’s gibi markalar için de reklam filmleri çekmiştir.
1986 yılında, Jermaine Stewart’ın We Don’t Have to Take Our Clothes Off isimli şarkısının klibini çeken Fincher’ın; Madonna, Michael Jackson, Iggy Pop, George Michael, Mark Knopfler, Aerosmith, The Rolling Stones, Patty Smyth, Sting, Gipsy Kings, Nine Inch Nails ve A Perfect Circle gibi pek çok ünlü müzisyen ve grubun kliplerinde de imzası var.

1983 yılında, yapımcı Steve Golin ve Sigurjon Sighvatsson, yönetmen Greg Gold, Nigel Dick ve Dominic Sena’yla birlikte Propaganda Films isminde bir yapım şirketi kurmuştur.
1990 yılına gelindiğinde Amerika’da çekilen müzik videolarının neredeyse üçte biri, Propaganda Films tarafından çekilmişti. 1991 yılında şirketi, PolyGram Filmed Entertainment satın almıştır.

Fincher’ın ilk uzun metraj filmi, Alien serisinin devam filmi olan Alien3’tür.
En İyi Özel Efekt dalında Akademi Ödülü kazanan filmle ilgili izleyiciler ve eleştirmenler pek çok olumsuz eleştiride bulunmuştur.

Fight Club, The Game, Panic Room ve Zodiac gibi filmlerinin ardından suç ve gerilim filmlerinin dışında kalan The Social Network’ün yönetmenliğini yapmıştır.
The Social Network; konusunun farklılığına rağmen yüksek ritmi ve heyecan verici kurgusuyla Fincher’ın tarzını yansıtan bir yapım olarak pek çok olumlu eleştiri almıştır.
Akademi Ödülleri’ne sekiz dalda aday olan film, En İyi Adapte Senaryo, En İyi Kurgu ve En İyi Film Müziği (Trent Reznor & Atticus Ross) ödüllerini kazanmıştır. The Social Network, Fincher’a, Akademi Ödülleri’nde ikinci kez En İyi Yönetmen dalında adaylık getirmiştir.
Netflix’in ilk orijinal projeleri arasında yer alan House of Cards’ın yapımcılığını üstlenen Fincher, aynı zamanda dizinin ilk iki bölümünü yönetmiştir.
Fincher, Netflix için yönettiği ikinci dizi ise, Mindhunter’dır.

David Fincher, tüm filmlerinde aile ve cemiyetler gibi çeşitli kurumlara ve onların dinamiklerine yer vermiştir.
Özellikle sistemin dışında kalan marjinal karakterleri ön plana çıkartan Fincher, tüketim kültürü, yozlaşmış sistem ve kurumları, gerçekleşmeyen Amerikan rüyası, dışlanma ve yalnızlık gibi modern çağın sorunlarını beyazperdeye ustalıkla aktarmaktadır.
Fincher’ın filmlerinin büyük çoğunluğu Film-Noir’in (Kara Film) özelliklerini taşımaktadır.
Yönetmenliğini Yaptığı Uzun Metraj Filmler
Alien3, 1992
Se7en, 1995
The Game, 1997
Fight Club, 1999
Panic Room, 2002
Zodiac, 2007
The Curious Case of Benjamin Button, 2008
The Social Network, 2010
The Girl with the Dragon Tattoo, 2011
Gone Girl, 2014