Kısaca Gravür Sanatı
İlk örnekleri binlerce yıl öncesine dayanan gravür sanatı ya da bir diğer ismiyle, kazıma resim sanatı; ahşap, metal, taş, seramik ve muşamba gibi çeşitli materyaller üzerine işlenip kağıda baskı yoluyla ortaya çıkmaktadır.
Gravür sözcüğü; Yunancada Grafikes/Grafein (Yazmak/Çizmek) sözcüğünden türetilmiştir. Türkçeye ise, Fransızcadaki Gravure kelimesinden geçmiştir.
Sert bir yüzeye çizgiler oyarak desen yapma, yani kazı resim anlamına gelen gravür, Osmanlı Devleti’nde, kazıma ve oyma manası taşıyan ‘hakk’ kelimesiyle ifade edilmiştir.
Yapım Şekli
İlk olarak metal, tahta ve muşamba gibi oyulacak sert yüzeye koruma amacıyla lak sürülür.
Sanatçı, lak tabakasının üzerine kazıma/oyma işlemini yapar.
Daha sonra asitte bekletilerek materyalin kalıbı alınır.
Materyal olarak madenler kullanılıyorsa, çalışma bakır üzerine kalemle oyulur. Bir başka yöntem olan kezzap gravür ise, levha üzerine özel kalemiyle oyularak aside batırılır.
Aside batırma işlemi, oyuk alanların belirginleşmesi için yapılmaktadır.
Gravürü diğer sanatlardan ayıran en önemli özellik, çoğaltılabilir olmasıdır.
İlk Örnekleri
Milattan önce Çin’de ve Mısır’da mühürlerle kumaş üzerine yapılmış baskılar, çivi yazısındaki oymalar ve oyularak çizilmiş mağara duvar resimleri gravür sanatının ilk örnekleri kabul edilmektedir.
Fakat kimi kaynaklara göre gravür sanatı, ilk olarak dini figürlerin, sonrasında ise doğa ve insan figürlerinin işlendiği 14. yüzyıl Hollanda’sında başlamıştır.
Diamond Sutra
Çin’de 9. yüzyılda Budistler tarafından yapılmış Diamond Sutra isimli gravür, o döneme ait en ünlü eserlerden biridir.
Rönesans Dönemi
Rönesans ile birlikte, gravürün kullanımı giderek artmıştır. Kiliselerin yanı sıra dini ve tarihi kitapların resimlenmesinde, önemli eserlerin çoğaltılmasında ve olayların belgelenmesinde gravüre başvurulmuştur.
Matbaanın geliştiği 15. yüzyıldan sonra bu işlevlerini yitiren gravür sanatı, zaman içinde rafine bir sanat alanına dönüşmüştür.
Osmanlı Döneminde Gravür Sanatı
Gravür sanatının Anadolu’ya gelişi, Avrupa’dan çok daha geç olmuştur.
Osmanlı’da bilinen ilk gravürler Osman Hamdi Bey’in kurduğu Güzel Sanatlar Akademisi’nde yapılmıştır. Bu dönemde sanatçılar genellikle İstanbul’u konu alan eserler vermişlerdir.
Dönemin en ünlü sanatçılarından biri, Hoca Ali Rıza’dır.
Dünyadan Gravür Sanatçıları
Thomas Allom, Marca Antonio, Brebiette, William Bartlett ve Gaspare Fossati dünyanın önde gelen gravür sanatçıları arasında yer almaktadır.
Ülkemizden Gravür Sanatçıları
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Aliye Berger, Mustafa Plevneli ve Turgut Zaim gravür türünde eserler vermişlerdir.
Gravür Sanatının Teknikleri
- Estamp: Savaş, kültür, tarih ve sosyal içerikli gravür çalışmalarının yer aldığı, matbaacılıkta çoğaltılabilir belgesel niteliğinde eserlerdir.
- Litografi: Kalkerli zemin üzerine kalem, fırça ve mürekkeple şekil ve görseller oluşturularak yapılan taş baskı eserlerdir.Ülkemize taş baskı tekniğini Collini kardeşler getirmiştir.
- Oleografi: Renkli taş baskı.
- Tahta üzerine kabartma gravürler: Tümsek gravür tekniği, uç tahta gravür tekniği, lifli tahta kazıma gravür tekniği ve Japon gravür tekniği.
- Metal üzerine oyma, vb. gravürler: Kazıma, kalburlama, kuru uç, siyah usul veya Mezzo Tinto tekniği, kalem tarzı veya ruletli gravür tekniği, yumuşak vernik tekniği ve bakır üzerine silme tekniği.
Gravür sanatı ayrıca takılar, mobilya ve eşyalar üzerine de oyma motif işlemeleri yapılabilen bir sanattır. Bunun yanı sıra kumaş üzerine motif basmasıyla yapılan Tokat yazmaları ve oyma tekniğiyle yapılan kakmacılık sanatı gravürün örneklerindendir.